12 Ocak 2012 Perşembe

bitmeyecek dava


“2 bakan birden roj tv’yi kapatmak için harekete geçti” minvalli tweetleri ve gazete linklerini görünce malum nedenlerle pek umursamıyorum. üstelik o iki bakanın ömer ç. ve egemen b.’den başka kimse olamayacağından o kadar eminim ki. böyle durumlara zafer sarhoşluğu deniliyor “tamam peşinden uhud savaşı’nı kaybedecek değiliz ya" diye de düşünülebilir ama ne yazık ki “uluslararası sömürge”nin sadece bir retorik değil de gerçekliğimiz olduğu düşünüldüğünde işler can sıkıcı bir hal almaya başlıyor. oysa 10 ocak günü ne kadar da güzeldi değil mi? 12 haziran gecesinden neredeyse 6 ay sonra ilk kez bu kadar çok sevinç vardı ve bunca zamandır mutluluğa hasret na’vi milleti halaya duruyordu #tilili ile. ileri sarınca o iki bakanın adının da, ünvanlarının da, temsil ettikleri kabinenin de tahminlerimle uyuşmaması hiç de iyi haber değil. benim kehanet kariyerim açısından değil elbette çünkü adalet bakanı morten bödskov ve kültür bakanı uffe elbaek adlarının içinde geçtiği hiçbir iskandinav soğuğu, avrupalı ciddisi metin hayra alamet değildir. işin içinde wikileaks belgelerinden (Q X ve özellikle de W) görebildiğimiz kadarıyla 2 yıl kadar önce 03.02.2010'da beşir a. koordinasyonundaki tece heyetiyle abd heyeti arasında yapılan karşılıklı temaslarda oluşturulmuş çerçeve planın temel maddelerinden birisinin avrupa’daki propaganda faaliyetinin sonlandırılması olduğu düşünüldüğünde ya da gene wikileaks belgelerinde görülebileceği üzere sırf roj tv’nin kapatılması için rasmussen’in desteklenmesine yönelik açık tece taahhütleri olduğu göz önüne alınıldığında, sırf bu dava için tecenin harcadığı milyon dolarlar ya da savaş suçlusu korucuların tanık adı altında aklanmasından, eski bir roj tv yöneticisinin savcılık tanığına dönüştürülmesine, mahkemelerde dolaşan silahlı türk ajanlardan, kamu güvenliği müsteşarlığının yönlendirdiği cha/(today’s)zaman/stv tarafından içeriği doldurulan, akademisyen-polis-gazeteci çokkimlikliliğinin içinde her şeyi bilene döndürülmüş psikolocik savaş uzmanları tarafından dolgusu yapılan bir davayla karşı karşıya olduğumuz düşünüldüğünde danimarkalı iki bakanın medya sekreterliğini “göreve davet eden” tanıdık üslubu “mutfakta biri mi var?” sorusunun yanıtsız olmadığını açıkça gösteriyor.
mevcut durum kısmen "yenilen pehivan güreşmeye doymazmış" şeklinde de yorumlanabilir. ancak diğer yandan bu pehlivanın son 87 yıldır dörtlü ittifak ve uluslarası kabulle birlikte kürdistan'ı sömürgeleştirdiği düşünüldüğünde med tv ile başlayıp medya tv ile süren ve şimdi de roj tv davasıyla gündemleşen sürecin kesin hükmünün mevcut mücadelenin sonucuyla doğrudan ilişkili olduğu anlaşılabilir.  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder